28 Haziran 2013 Cuma

Ömür dediğin




ÖMÜR DEDİĞİN

Ömür Dediğin Düne Benzer...!! Yeşil Yaprak Gibi Açar Sonrada Solar, Hazan Misali Gazele Döner Ve Kelebek Misali Yitip Gider...!!

Ömür ağaç dalında savrulan bir yapraktır; Ne kadar genç olursan ol sonun kara topraktır! 
(Necip Fazıl Kısakürek)


Torunu, pamuk gibi bembeyaz sakallı dedesine merakla sorar:
"Dedeciğim! Bir insanın ömrü ne kadar olur?"

Dede gülümser:
"Ezanla namaz arası kadar yavrucuğum."
"Bu kadar kısa mı?"
"Evet yavrucuğum. Ömür, namazsız ezanla, ezansız namaz arası kadardır."

"Bu ne demek?"
Dede şefkatle ellerinden tutar toruncuğunun:
"Bak yavrum, geçenlerde komşumuzun bebekleri oldu. Bebeğin kulağına ezan okundu. O ezanın namazı kılındı mı? Kılınmadı. O ezan 'Namazsız ezan'dı.

İnsan öldüğü zaman kılınan cenaze namazının da ezanı yoktur. İşte o da 'ezansız namaz'dır. Aslında o namazın ezanı, o doğduğunda okunmuştu kulağına. Böyle yaparak şöyle denmişti ona:

"Ey insan! Bu ezanın ardından namazın çabuk gelecek. Hayatını iyi değerlendir."


Geldi geçti ömrüm benim

Geldi geçti ömrüm benim
Ömrüm kadrini bilmedim
Bir kuş gibi uçtu ömrüm
Ömrüm kadrini bilmedim

Satılmazsın alım seni
Nerelerde bulum seni
Eyvah beni eyvah beni
Ömrüm kadrini bilmedim

Seyit Nizam oğlun ağlar
Hasreti sinemi dağlar
Ele geçmez giden çağlar
Ömrüm kadrini bilmedim

-










Ömür dediğin

Bir an kadar kısa; zaman geçerken
Kaybolmus yitiyor, ömür dedigin
Bir koca çınardır insan göçerken
Tükenip bitiyor ömür dedigin

Akrep yelkovanla cümbüş eylerken

Uzun yaşam, huzur, hayat dilerken
İnsan aldanışta zevke dalarken
Zamanı yutuyor ömür dedigin

Bir hazan sabahında uyanırken

Sessizlikte usul usul akarken
Dudaklar aynı türküyü söylerken
Tükenip gidiyor ömür dediğin

Ne evin ne barkın ne de bir çulun

Değeri kalmıyor paranın pulun
Yaşına başına bakmıyor kulun
Eceli satıyor ömür dediğin

Bu gün yarın derken zaman geçiyor

Takvimlerden tek tek yaprakdüşüyor
Yüzümde çizgiler zalimleşiyor
Eriyip yitiyor ömür dediğin

Doğar iken aldık malum haberi

İdrake ettiğim o günden beri
Ayak bir ileri bazen bir geri
Ukbaya atıyor ömür dediğin

Yalan dünya bir ziyafet sofrası

Gelişine sebep anne babası
Bir ömür ki doğum ölüm arası
Gün gelince biter ömür dediğin

Nasıl gelip geçti bilemediğim

Sırrını bir türlü çözemediğim
Suyundan severek içemediğim
Bir pınar gibidir ömür dediğin

Her gece nefsime hesap sorduğum

Kıvrılıp başımı taşa koyduğum
Gözlerimden akan yaşa doyduğum
Bir hicran gibidir ömür dediğin

Günahkâr insana sanki aşiyan

Maziden atiye heran taşıyan
Bilinmez ne zaman nerde başlayan
Bir köprü gibidir ömür dediğin

Ne zaman bitecek bilemediğin

Acıları tek tek silemediğin
Tatlı bir rüyadır diyemediğin
Bir uyku gibidir ömür dediğin


Harcanıp gidiyor...

Bir insan ömrünü neye vermeli
Harcanıp gidiyor ömür dediğin
Yolda kalan da bir yürüyen de bir
Harcanıp gidiyor ömür dediğin.

Yüreğin ürperir kapı çalınsa
Esmeyen yelinden hile sezerler
Künyeler kazınır demir sandıkta
Tükenip gidiyor ömür dediğin.

Dışı eli yakar içi de seni
Sona eklenmeli sözün öncesi
Ayrılık gününün kör dereleri
Bölünüp gidiyor nehir dediğin.

Bir insan ömrünü neye vermeli
Para mı onur mu taş diken bir yol
Ağacın köküne inmek mi yoksa
Savrulup gidiyor yaprak dediğin.



 

Ömür dediğin nedir ki ?- Bir Ezan bir Sala...


Hiç yorum yok: