BİR DOST
İnsanları tanımak.! Denizleri bardak bardak boşaltmaktan daha zordur. (Hz. Mevlana)
“Kötü arkadaşları terk et. Onlara sevgi duyma, salihleri sev."
Abdülkâdir Geylânî Hazretleri (kuddise sirruh)
Eğrinin gölgesi de eğridir buyuruyor Hz. Ali (ra).
-Demek ki bozuk davranan bulaştığı heryeri bozuyor.
“En hayırlı dost seni hayra sevk edendir.” buyuruyor Hz. Ali (kv)
-Allah bize haliyle tavrıyla hayrı telkin eden dostlar lütfetsin.
Eşyanın hayırlısı yenisi, arkadaşın hayırlısı eskisidir buyuruyor Hz. Ali (ra).
-Yeni dostluklar derinleşemiyor. Kadim dostlarımızı kaybetmeyelim.
-Demek ki bozuk davranan bulaştığı heryeri bozuyor.
“En hayırlı dost seni hayra sevk edendir.” buyuruyor Hz. Ali (kv)
-Allah bize haliyle tavrıyla hayrı telkin eden dostlar lütfetsin.
Eşyanın hayırlısı yenisi, arkadaşın hayırlısı eskisidir buyuruyor Hz. Ali (ra).
-Yeni dostluklar derinleşemiyor. Kadim dostlarımızı kaybetmeyelim.
Hakiki dost sıkıntılı zamanlarında, Senin gururunu ve izzet-i nefsini kırmadan, Sana yardım edendir. Hz. Ali (ra)
Dost Bulmanın Yolu, Dost olmaktan..
Dost olmanın yolu -- insan -- olmaktan geçer..!!!
Dost Bulmanın Yolu, Dost olmaktan..
Dost olmanın yolu -- insan -- olmaktan geçer..!!!
Dosların gönlünü kırma, düşmanlarının isteğini yapmış olursun! Hz. Ali (ra)
-
ŞEYH EDEBALİ
Sahte dost sabun gibidir...elini yüzünü yıkar ama ayağını kaydırır... Rabbim sahte yüzlerden herkesi korusun ...amin
Cahil ile dost olma
İlim bilmez, İrfan bilmez, Söz bilmez Üzülürsün.
Saygısızla dost olma
Usul bilmez, Adap bilmez, Sınır bilmez Üzülürsün.
Aç gözlü ile dost olma
İkram bilmez, Kural bilmez, Doymak bilmez Üzülürsün.
Görgüsüzle dost olma
Yol bilmez, Yordam bilmez, Kural bilmez Üzülürsün.
Kibirliyle dost olma
Hal bilmez, Ahval bilmez, Gönül bilmez Üzülürsün.
Ukalayla dost olma
Çok konuşur, Boş konuşur,Kem konuşur Üzülürsün.
Namertle dost olma
Mertlik bilmez, Yürek bilmez, Dost bilmez Üzülürsün.
“Arkadaş, samimi olabildiğin, yanında yüksek sesle düşünebildiğin kimsedir diyor. Emerson.
İlim bilmez, İrfan bilmez, Söz bilmez Üzülürsün.
Saygısızla dost olma
Usul bilmez, Adap bilmez, Sınır bilmez Üzülürsün.
Aç gözlü ile dost olma
İkram bilmez, Kural bilmez, Doymak bilmez Üzülürsün.
Görgüsüzle dost olma
Yol bilmez, Yordam bilmez, Kural bilmez Üzülürsün.
Kibirliyle dost olma
Hal bilmez, Ahval bilmez, Gönül bilmez Üzülürsün.
Ukalayla dost olma
Çok konuşur, Boş konuşur,Kem konuşur Üzülürsün.
Namertle dost olma
Mertlik bilmez, Yürek bilmez, Dost bilmez Üzülürsün.
ŞEYH EDEBALİ
“Arkadaş, samimi olabildiğin, yanında yüksek sesle düşünebildiğin kimsedir diyor. Emerson.
-Bencillik ve dünyacılık arttıkça samimi arkadaşlıklarımız azalıyor...
Dostun üzüntüsüne her kim olsa iştirak eder. Ama dostun başarılarına iyi niyetle sevinmek, çok yüksek bir ruh hali gerektirir. Oscar Wilde
Dostun üzüntüsüne her kim olsa iştirak eder. Ama dostun başarılarına iyi niyetle sevinmek, çok yüksek bir ruh hali gerektirir. Oscar Wilde
"Bizi tenkit ederek kurtaran dosttan, kaybımıza sebep olan dalkavuk daha çok itibar görür."
Dostlar kötü günde, kahramanlar savaş anında, kadınlar yoksul günlerinde, akrabaların başın dertteyken kendini belli ederler..! Delavigne
-
İmam-ı Şafiî Hazretleri diyor ki:
Bir arkadaşından sana hoş olmayan şeyler eriştiğinde hemen kin ve nefrete sarılarak dostluğu kesme! Sen git de şüpheni kesin olan gerçekle gider.
Kulağına gelen söylentiyi bir tarafa bırak da arkadaşına de ki: “Senin hakkında kulağıma gelen haberler böyle böyledir; ne dersin?”
-Eğer bu söylentileri inkâr ediyorsa de ki: “Tamam kardeşim, sen doğru sözlü ve iyi bir insansın.”
Böyle de ve arkadaşının üstüne daha fazla gitme! Eğer sana karşı suçunu ve gerçeği itiraf eder de hakikaten geçerli bir mazeret beyan ederse, bu mazeretini kabul et. Şayet hakikati itiraf ettiği halde geçerli bir mazeret ve bir sebep gösteremiyorsa: “Bana ulaşan sözlerinle neyi kasdetmiştin?” diye soruver.
-Buna karşılık kendi görüşünü münasip bir şekilde anlatıyor ve sebebini açıklıyorsa, onu dinle ve kabul et. Eğer uygun bir açıklamada bulunmuyor ve sana da bir çıkış yolu kalmıyorsa, arkadaşında gerçekten bir hata var demektir.
-Artık sen bu durumda bir tercihle karşı karşıyasın. İstersen ona benzeriyle gerekli karşılığı verirsin, istersen onu affedersin. Fakat bilesin ki affetmek takva yönünden daha mükemmel olur.
Affetmek ağırbaşlılığın ve iyi insan olmanın en ileri seviyesidir. Allah Tealâ buyurur ki: “Bir kötülüğün cezası ona denk bir kötülüktür (cezadır). Fakat kim affeder ve barışma yolunu seçerse, onun mükâfatını Allah verir.” (Şura, 40). -Onunla geçirdiğin önceki zamanları hatırla, güzel ve dostça geçen vakitleri düşün! Hatasından dolayı dostunun geçmiş iyiliklerini yok sayarak ona haksızlık etme!
Dostluğunla yetinmeyenler için hiçbir fedakârlık yapma.
Düşmanının Sana vereceği zararı az çok hesaplaya'bilirsin... !! Ama ..
İçimde ümitti dost bildiklerim.
Sanırdım gündüzdü onlarla gecem
Ne zaman yıkılıp yere düştüysem
Bırakıp da gitti dost bildiklerim.
Hepsi varken baharımda, yazımda;
Kışın bir burukluk kaldı ağzımda,
Seneler senesi oysa gözümde
Cihana eşitti dost bildiklerim.
Nerede o sözlere kandığım günler?
Her gülen yüzü dost sandığım günler;
Acıdan kahrolup yandığım günler
Ta canıma yetti dost bildiklerim.
Aydınlanmaz oldu artık geceler
Yalanlar tükendi, indi maskeler
Meydana çıkalı asıl çehreler
Birer birer bitti dost bildiklerim.
Korkar oldum bana "dostum" diyenden
Yoksa yok olandan,varsa yiyenden
Ne onlardan eser kaldı ne benden
Beni benden etti dost bildiklerim.
Kulağına gelen söylentiyi bir tarafa bırak da arkadaşına de ki: “Senin hakkında kulağıma gelen haberler böyle böyledir; ne dersin?”
-Eğer bu söylentileri inkâr ediyorsa de ki: “Tamam kardeşim, sen doğru sözlü ve iyi bir insansın.”
Böyle de ve arkadaşının üstüne daha fazla gitme! Eğer sana karşı suçunu ve gerçeği itiraf eder de hakikaten geçerli bir mazeret beyan ederse, bu mazeretini kabul et. Şayet hakikati itiraf ettiği halde geçerli bir mazeret ve bir sebep gösteremiyorsa: “Bana ulaşan sözlerinle neyi kasdetmiştin?” diye soruver.
-Buna karşılık kendi görüşünü münasip bir şekilde anlatıyor ve sebebini açıklıyorsa, onu dinle ve kabul et. Eğer uygun bir açıklamada bulunmuyor ve sana da bir çıkış yolu kalmıyorsa, arkadaşında gerçekten bir hata var demektir.
-Artık sen bu durumda bir tercihle karşı karşıyasın. İstersen ona benzeriyle gerekli karşılığı verirsin, istersen onu affedersin. Fakat bilesin ki affetmek takva yönünden daha mükemmel olur.
Affetmek ağırbaşlılığın ve iyi insan olmanın en ileri seviyesidir. Allah Tealâ buyurur ki: “Bir kötülüğün cezası ona denk bir kötülüktür (cezadır). Fakat kim affeder ve barışma yolunu seçerse, onun mükâfatını Allah verir.” (Şura, 40). -Onunla geçirdiğin önceki zamanları hatırla, güzel ve dostça geçen vakitleri düşün! Hatasından dolayı dostunun geçmiş iyiliklerini yok sayarak ona haksızlık etme!
Eğer hakiki bir dosta sahipsen ona sıkı sarıl; çünkü gerçek dostu bulmak pek zor, ayrılmak ise pek kolaydır.
Salih insan, dosttan ayrılmanın kolaylığını bir çocuğun kuyuya büyük bir taş yuvarlamasına benzetir. Çocuk için taşı bırakmak kolay bir iştir, ama o taşı oradan çıkarmak koca koca adamlara bile zor gelir. İşte bunlar, sana benden bir öğüttür, vesselam.

Düşmanının Sana vereceği zararı az çok hesaplaya'bilirsin... !! Ama ..
Yakınlarının vereceği zararı asla
hesaplayamazsın.'
Aşk kalpten,dost sırttan vurur .
Kalbin iyileşir ama sırtın hep kambur kalır..! Hz. Mevlana
hesaplayamazsın.'
Aşk kalpten,dost sırttan vurur .
Kalbin iyileşir ama sırtın hep kambur kalır..! Hz. Mevlana
-
DOSTLARIN HOŞGÖRÜSÜ
İman sahiplerinin en büyük özelliği, gönül pencereleri açık ve sevgi dolu oluşlarıdır. Kalpleri yumuşak, hep iyilik ve güzellik sergilerler. İnanmayanların sevmemesine rağmen, onlar Cenâbı Allah'ın yarattığı insanları ve bütün varlıkları severler.
Mü'minin kalbi kin tutmaz, kendilerine bir kötülük dahi yapılsa affedici ve hoşgörülü olurlar. İnsanların birbirini sevmesi, olgunlaşma ve kemale eriş bakımından mutlaka gereklidir. Bu sevgi, İlâhî Aşk'a ulaşmada basamak teşkil eder.
İnfak ibadeti, ancak insan sevgisinin bir neticesidir. Verme ve ihsan'da bulunmalar, yani kendi nimetlerini başkalarıyla paylaşma, insanlar arasında sevgi kıvılcımlarını oluşturur.
Veren ile alan arasındaki bu alış veriş, bir sevginin doğmasının öncüleridir, insanları kaynaştırır ve birleştirir. Böylece birbirini seven, sayan sağlıklı bir toplum meydana gelir. Arabistan'da ki, İslâm Devletinin ilk zamanlarında ve Osmanlı İmparatorluğunun yükseliş devirlerinde böyle bir toplum meydana gelmişti.
İnfak ibadetinde (Bkz. Bu Kitap Allah'ın Sevdikleri, maddî vermeler yanında, manevî paylaşmalar da çok önem taşır. Dertlilerin, gariplerin, mutsuzların manevi desteğe olan ihtiyaçları çok büyüktür; onlarla yapılacak gönül alma sohbetleri huzur verici olur.
Hasta ziyaretleri de çok önemlidir, hastalar teselli edilerek gönülleri alınmalıdır.
İnsanların nişan, nikâh gibi mutlu günlerinde; onlarla bu önemli günlerini paylaşma, sevgiyi arttırır. Keza cenaze törenlerine iştirak ve baş sağlığı ziyaretleri de manevi bağları kuvvetlendirir. Doğruları belirterek yapılan etkili güzel söz ve konuşmalar, insanlar arasında sevgi ve birliği oluşturur. İhtiyaç sahiplerine maddi bir yardım yapma imkanı yoksa, güler yüz ve güzel sözlerle onlar mutlaka teselli edilmelidir.
(Bir kimse, köydeki arkadaşını ziyarete gider. Bir melek ona der ki:
- Böyle nereye gidiyorsun?
- Bu köyde bir arkadaşım var. Onu ziyarete gidiyorum.
- Bunun sana bir iyiliği, bir yardımı dokundu da, onun için mi gidiyorsun?
- Hayır, sırf Allah rızası için ziyaretine gidiyorum.
- Müjdeler olsun sana! Beni Hak teâlâ gönderdi.
Mü'minin kalbi kin tutmaz, kendilerine bir kötülük dahi yapılsa affedici ve hoşgörülü olurlar. İnsanların birbirini sevmesi, olgunlaşma ve kemale eriş bakımından mutlaka gereklidir. Bu sevgi, İlâhî Aşk'a ulaşmada basamak teşkil eder.
İnfak ibadeti, ancak insan sevgisinin bir neticesidir. Verme ve ihsan'da bulunmalar, yani kendi nimetlerini başkalarıyla paylaşma, insanlar arasında sevgi kıvılcımlarını oluşturur.
Veren ile alan arasındaki bu alış veriş, bir sevginin doğmasının öncüleridir, insanları kaynaştırır ve birleştirir. Böylece birbirini seven, sayan sağlıklı bir toplum meydana gelir. Arabistan'da ki, İslâm Devletinin ilk zamanlarında ve Osmanlı İmparatorluğunun yükseliş devirlerinde böyle bir toplum meydana gelmişti.
İnfak ibadetinde (Bkz. Bu Kitap Allah'ın Sevdikleri, maddî vermeler yanında, manevî paylaşmalar da çok önem taşır. Dertlilerin, gariplerin, mutsuzların manevi desteğe olan ihtiyaçları çok büyüktür; onlarla yapılacak gönül alma sohbetleri huzur verici olur.
Hasta ziyaretleri de çok önemlidir, hastalar teselli edilerek gönülleri alınmalıdır.
İnsanların nişan, nikâh gibi mutlu günlerinde; onlarla bu önemli günlerini paylaşma, sevgiyi arttırır. Keza cenaze törenlerine iştirak ve baş sağlığı ziyaretleri de manevi bağları kuvvetlendirir. Doğruları belirterek yapılan etkili güzel söz ve konuşmalar, insanlar arasında sevgi ve birliği oluşturur. İhtiyaç sahiplerine maddi bir yardım yapma imkanı yoksa, güler yüz ve güzel sözlerle onlar mutlaka teselli edilmelidir.
-
Müjdeler olsun sana!
(Bir kimse, köydeki arkadaşını ziyarete gider. Bir melek ona der ki:- Böyle nereye gidiyorsun?
- Bu köyde bir arkadaşım var. Onu ziyarete gidiyorum.
- Bunun sana bir iyiliği, bir yardımı dokundu da, onun için mi gidiyorsun?
- Hayır, sırf Allah rızası için ziyaretine gidiyorum.
- Müjdeler olsun sana! Beni Hak teâlâ gönderdi.
Hiçbir menfaat ummadan arkadaşını ziyarete gittiğin için, Rabbimizin sevgisine kavuştun.) Hadis-i Şerif [Müslim, Hakim]
-
DOST BİLDİKLERİM
Sanırdım gündüzdü onlarla gecem
Ne zaman yıkılıp yere düştüysem
Bırakıp da gitti dost bildiklerim.
Hepsi varken baharımda, yazımda;
Kışın bir burukluk kaldı ağzımda,
Seneler senesi oysa gözümde
Cihana eşitti dost bildiklerim.
Nerede o sözlere kandığım günler?
Her gülen yüzü dost sandığım günler;
Acıdan kahrolup yandığım günler
Ta canıma yetti dost bildiklerim.
Aydınlanmaz oldu artık geceler
Yalanlar tükendi, indi maskeler
Meydana çıkalı asıl çehreler
Birer birer bitti dost bildiklerim.
Korkar oldum bana "dostum" diyenden
Yoksa yok olandan,varsa yiyenden
Ne onlardan eser kaldı ne benden
Beni benden etti dost bildiklerim.
Ümit Yaşar OĞUZCAN....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder