24 Haziran 2013 Pazartesi

Azrailin Güzelliği

DR. NURBAKİDEN GERÇEK BİR HATIRA. 

                                                                                                                                                                  

Azrailin Güzelliği


Kanser hastanesinde başhekimken Serap adında genç bir hanım hastam vardı. 
Bu hastam göğüs kanserine yakalanmış ve tedavi için yurt dışına gitmek istemesine rağmen, bazı formaliteler sebebiyle o imkanı bulamamıştı. Serap ı özel bir ilgiyle bizzat ben tedavi altına aldım. Ve kısa bir süre sonra da iyileştiğini gördüm.


Ancak Serap"ın da bütün... diğer kanserliler gibi ilk yıllık süreyi çok dikkatli geçirmesi gerekiyordu. 
Bir iş kadını olan Serap, 4 yıl kadar sonra 1 ihale için İzmir"e gitmek istedi. Kış aylarında olduğumuz için uçakla gitmesi şartıyla kabul ettim. Maalesef bilet bulamamış ve benden habersiz bindiği otobüsün kaza geçirmesi üzerine 6 saat kadar mahsur kalmış. Dönüşünden kısa 1 süre sonra kanser, kemik ve akciğerine yayıldı. 


Artık yürüyemez hale gelmişti
Serap bacak kemiklerindeki metastaz nedeniyle yürüyemez hale gelirken, hastalığın akciğerdeki tezahürü sebebiyle de devamlı olarak oksijen cihazı kullanıyor ve söylediği her kelimeden sonra ağzını o cihaza yapıştırarak nefes almak zorunda kalıyordu. Evine gittiğim gün, yine güçlükle konuşarak: -"Doktor bey" dedi. "Ben size dargınım..


 "Ben size dargınım, doktor."
 "Niçin?" diye sordum.
-"Siz dindar bir insanmışsınız. Niçin bana da, ALLAH ı, ölümü, ahireti anlatmıyorsunuz?"
Dini inançlarının çok zayıf olduğunu bildiğim için bu teklifi karşısında oldukça şaşırdım. 
Onu üzmemeye çalışarak: 

--"Doktora ulaşmak kolaydır" dedim. "Parayı bastırdın mı istediğine tedavi olursun. Ancak iman tedavisi için gönülden istek duymalısın..." 


İman derslerimiz başlamıştı! 
Konuşmaya mecali olmadığından "Ben o isteği duyuyorum" manasında başını salladı. 
Artık ümitsiz bir tıbbi tedavinin yanı sıra, ebedi hayatın ve saadetin reçetesi olan iman derslerimiz başlamış ve dersler "hızlandırılmalı öğretime" dönmüştü. Anlattığım iman hakikatlarını bütün ruhuyla meczediyor ve arada bir soru soruyordu. Vefatına bir hafta kala:


"Ben ölürken ne söylemeliyim?"
-"Doktor bey" dedi. "Ben ölürken ne söylemeliyim?"
-"Senin durumun çok özel" dedim. "Kelime-i Şehadet sana uzun gelir. O anı farkedince "Muhammed"" (s.a.v) sana yeter."
O, haliyle tebessüm ederek yine başını salladı. Çok ıstırabı olduğu için Serap"a sürekli morfin yapıyor ve O"nu uyutmaya çalışıyorduk. Ben, bir iş seyahati sebebiyle bir müddet ziyaretine gidemedim. Dönüşümde annesi telefon ederek:

-"Serap, bir haftadır morfin yaptırmıyor."
"Serap, bir haftadır morfin yaptırmıyor." dedi. "Sabahlara kadar inliyor ve çok ıstırap çekiyor. Hemen eve gittim ve iğne yaptırmamasının sebebini sordum. 


Aldığım cevabı hala unutamıyor ve hatırladıkça ürperiyorum. 
"Ya morfinin tesiriyle ölüme uykuda yakalanır ve son nefeste
"Muhammed" diyemezsem?.İşte Serap, böyle bir hanımdı. 

Bu arada benden istihareye yatmamı ve eğer bir kaç gün daha ömrü varsa , son günü uyanık kalacak şekilde morfin yaptırılmasını rica etti. Ben hiç adetim olmadığı halde cuma gününe rastlayan o gece istihareye yattım ve Serap"ın acizliği hürmetine sandığım salı gününe kadar yaşayacağına dair işaret sezdim.


  Ertesi gün  


Ertesi gün Ona:
-"Hiç korkma!" dedim. "İğneyi vurdurabilirsin."
Ve Serap bir veda niteliği taşıyan bu görüşmemizde son so
rusunu da sordu:
-"Doktor bey...Azrail bana nasıl görünecek?"
-"Kızım" dedim. "O bir melek değil mi? Hiç merak etme, sana yakışıklı bir prens gibi gelecektir."

 Salı günü Serap"ın ağırlaştığı haberini alınca hemen eve gittim. Ancak vefatına yetişememiştim. Ailesi tam manasıyla perişandı. Sadece kendisine uzun müddet bakan dindar bir hanım akrabası ayaktaydı ve beni görünce yanıma gelerek:
-"Doktor bey, biliyor musunuz, bu evde biraz önce bir mucize yaşandı!" dedi ve devam etti:

 
    -Serap, bir saat kadar önce oksijen cihazını attı ve "yataktan kalkması imkansız" denmesine rağmen kalkarak abdest aldı, iki rekat namaz kıldı. Bütün ev halkı hayretten donup kaldık. Ve kelime-i Şehadet getirerek vefat etmeden biraz ö
nce de:



-Doktor beye söyleyin dedi, Azrail; Onun söylediği o prensten de güzelmiş! 

Dr. Haluk Nurbaki


                                                                                                                                                                   


Kulum, göklere ulaşacak günah işlese; 
fakat rahmetimden ümidini kesmeyip, 
benden mağfiret dilerse, affederim.)Hadis-i Kudsi [Tirmizi]



                                                                                                                                                                   

Hiç yorum yok: