23 Temmuz 2013 Salı

Arkadan çekiştiren kişinin vay haline!

  HÜMEZE SÛRESİ


Gufran ayı Ramazan-ı Şerif'in neşesi her yerde hissediliyor bu günlerde. Gündüzleri oruç, mukabele, hayır-hasenat ile geçirmeye çalışıyor; geceleri teravih ve teheccüd namazlarının huzuruyla doluyor, sahurun bereketiyle neşeleniyoruz. 
Uzun yaz günlerinde Yaradan'ın emrine itaat için yemiyor içmiyor, nefsin her tür isteklerine bir "dur" ihtarı veriyoruz. Tuttuğumuz orucu gıybet çukurunda kirletmemek için dilimize düşen her türlü kötü sözden kaçınıyoruz. Ve belki de nefsimizi en çok da mümin kardeşimizin arkasından konuşmamak için zorluyoruz. 

-


O halde, İlahi Beyan'ı bir daha hatırlamak için Hümeze Sûresi'nin bize anlattıklarına kulak verelim. Zira sûre, sosyal hayatta hepimizin en büyük problemlerinden biri olan ve kulluğumuzu derinden sarsan gıybet meselesine dikkat çekmesi bakımından manidar. 
Cenab-ı Hak kullarına, mal, mevki ve statülerine dayanarak insanları küçük görmemeleri, arkadan çekiştirmemeleri, onlarla alay etmemeleri konusunda şiddetli ikazda bulunur. 

Hümeze Sûresi, Mekke'de inmiş olup, 9 ayetten oluşur ve ismini birinci ayetindeki el-hümeze (arkadan çekiştirici,alaycı) kelimesinden alır. Hümeze ve lümeze kalıpları, onların bu işi alışkanlık haline getirdiklerine delalet eder. Çünkü bu kalıp, bir işi çokça yapan, meslek haline getiren kimse için kullanılır. 


Sûrenin nüzul sebebine baktığımızda Ahnes bin Şüreyk veya Velid bin Muğire hakkında indiğini görüyoruz. Ahnes, çokça ayıplayan biri idi Velid ise Resûlullah'ın gıybetini yapmış, gıyabında aleyhine konuşmuştu. Kadı Beydavi, sûrenin 3. ayetindeki "Malının, kendisini ebedîleştirdiğini zanneder." 


Cümlesini şu şekilde tefsir eder: "Malının şu dünya hayatında kendisini ebedî kılacağını zanneder, ebedîliği sevdiği gibi malı sever. Veya mal sevgisi onu ölümden gafil kılar veya tul-i emele (uzun hülyalara) onu sevk eder de, kendini ölümsüz sanır. Ölümü hiç hesaba katmayan kimse gibi amel eder. bunda, insanı ölümsüz kılacak şeyin mal değil, ahiret için çalışmak olduğuna bir tariz vardır."
 

Dördüncü ayetteki 'kella' , 'hayır,asla' ifadesi, kulun bu zannına karşı bir ikazdır. "Bildin mi nedir hutame?" sorusuyla bu algının Allah'ın tutuşturduğu  bir ateş olduğuna dikkat çekilir. Eğer bir ateşi Allah yakmışsa, O'ndan (cc) başkası onu söndüremez. "Ki yüreklere işler." ayetinde kalbin özellikle nazara verilmesi, kalbin bedendeki bütün azalar içinde en latif olması ve elem yönüyle de en ziyade elem çekmesi itibarıyladır. Veya, o kalbin batıl inançlar ve çirkin amellerin kaynağı olmasındandır. Son iki ayet-i kerime, "O ateşin kapıları üzerlerine kapatılacaktır. (Cehennem ehli) uzatılmış direklere bağlı oldukları halde." der. Beydavi'ye göre alaycı kimseler, hırsızların bağlandığı tomruklar gibi uzatılmış direklere bağlanmışlardır. 
Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem), kulun en büyük imtihanlarından gıybete karşı farkındalık uyandıran Hümeze Sûresi'ni okumanın ehemmiyetine şu sözlerle vurgu yapar: "Hümeze Sûresi'ni kim okusa, Allah ona Muhammed ve ashabıyla dalga geçenlerin sayısınca on katı haseneler verir."



   HÜMEZE SÛRESİ
                                                         
Bismillâhirrahmânirrahim       

1. İnsanları arkadan çekiştiren, kaş göz işaretiyle alay eden her kişinin vay haline! 
2. Ki O, bir mal toplamış ve onu durmadan saymıştır.
3. Malının, kendisini ebedî'leştirdiğini zanneder
4. Hayır. 
5. Bildin mi nedir hutame? 
6. O, Allah'ın tutuşturulmuş ateşidir. 
7. Ki yüreklere işler. 
8. O ateşin kapıları üzerlerine kapatılacaktır. 
9. (Cehennem ehli) uzatılmış direklere bağlı oldukları halde.

 

Alıntı: Yeni Bahar Dergisi/YANSIMALAR  

ASLIHAN KÖŞŞEKOĞLUKaynakça:Ali Ünal,Allah Kelamı Kur'an-ı Kerim ve Açıklamalı meali,  Define yayınları, Haziran 2011/ Kadı Beydavi, Muhtasar Beydavi Tefsiri, 4. cilt, Sel-sebil yayınları




Hiç yorum yok: